Depresyon

Depresyon, artık gündelik dile yerleşmiş ve neredeyse herkesin bir şekilde fikrinin olduğu konu haline gelmiştir. İnsanlar yaşadıkları çeşitli zorlukları tarif ederken sıklıkla “bu aralar depresyondayım”, “son zamanlarda depresif” hissediyorum gibi ifadeler kullanmaktadırlar. Her ne kadar depresyon olumsuz duygularla karakterize bir sorun olsa da “kötü hissetmek” ten çok daha fazlasıdır. Bu yazıda depresyonun ne olduğu, ne olmadığı, risk faktörleri ve tedavisi konusunda yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarını kısaca özetleyeceğiz

Depresyon nedir?
Depresyon, her şeyden önce bir ruhsal hastalıktır. Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan ve tüm dünyada ruh sağlığı uzmanları tarafından kullanılan “Ruhsal bozuklukların tanımsal ve sayımsal el kitabı”nda bir tanı olarak yer almaktadır. Aslında tek bir bozukluktan ziyade birbirine oldukça benzeyen fakat bazı yönlerden ayrışan farklı depresyon bozuklukları bulunur. Temel belirtileri şunlardır:

  • Depresyondaki kişiler günlerinin önemli bir bölümünde yoğun üzüntü ve keder duygusu hissederler. Bu duyguları zaman zaman hafiflese de uzun süre (en az 2 hafta) boyunca devam eder. Fakat depresyondaki çocuk ve ergenlerde öne çıkan duygu öfke olabilir.
  • Genellikle enerjileri düşüktür ve evi süpürmek, yemek yapmak gibi günlük basit etkinlikler bile onlara çok zor ve ağır gelebilir. Şiddetli depresyon durumda ise kişi yataktan kalkamayacak kadar bitkin hissedebilir
  • Uyku ve iştahta bozulmalar olur. Bazı kişiler uykuya dalmakta ve uykuyu sürdürmekte zorlanırlar veya sabah çok erkenden uyanıp bir daha uyuyamazlar. Bazı durumlarda ise normalden çok daha fazla uyunur. Benzer şekilde; kimi depresyon hastalarının iştahları artarken, diğerlerinde ciddi biçimde iştahsızlık gözlemlenir. Depresyon sürecinde önemli miktarda kilo alımı veya kilo kaybı yaygın olarak görülür
  • Normalde keyif alınan aktivitelere yönelik bir ilgi ve istek kaybı oluşur. Örneğin film izlemekten ve arkadaşlarıyla buluşmaktan zevk duyan birey, depresyondayken bu etkinliklere yönelik ilgi ve istek duymamaya başlar
  • Cinsel istek ve buna bağlı olarak da cinsel etkinliklerde sorunlar ortaya çıkar.
  • Ölüm ve intihar düşünceleri görülebilir. “Ölsem de kurtulsam” , “yaşamamın bir anlamı yok” gibi düşünceler kişinin zihnini meşgul eder ve bazı durumlarda intihar girişimleriyle sonuçlanabilir. Depresyon, intihar için önemli bir risk faktörüdür
  • Konsantrasyon ve dikkati toplamada güçlükler yaşanır. Başladığı bir işi sürdürmek (örn. kitap okumak, dizi izlemek vs.) kişiye oldukça zor gelir ve çoğu zaman yarım bırakır
  • Bütün bu saydığımız belirtiler kişinin günlük hayatı üzerinde önemli ölçüde bozucu bir etkiye sahiptir. Çalışma hayatını, sosyal ilişkilerini ve boş zaman aktivitelerini sağlıklı bir şekilde yürütmesini zorlaştırır.

Depresyon ne değildir?
Kendisini kötü hisseden her insan depresyonda değildir. Olumlu duygular gibi olumsuz duygular da yaşamın bir parçasıdır ve herkes zaman zaman çeşitli şekilde bu duyguları deneyimler. İstenmeyen bir olayın ardından hepimiz belli miktarda kendimizi kötü hissederiz fakat zaman geçtikte bu duygular giderek azalır. Böyle durumlarda yaşanılan sıkıntı, hayatımızı bütünüyle etkisi altına almaz ve hayatımızı sürdürmemize çok fazla engel olmaz. Ayrıca yaşanılan olay ile hissedilen duygunun şiddeti arasındaki orantı da önemlidir. Örneğin çok sevdiğimiz birinin kaybının ardından, yas sürecindeki çeşitli belirtiler (örn. yoğun üzüntü, uyku ve iştah sorunları, hiçbir şeyden zevk alamama vs.) depresyona oldukça benzer. Fakat yas sürecinde ortaya çıkan bu belirtiler, son derece normal ve sağlıklı tepkilerdir. Çoğu durumda herhangi bir profesyonel destek almadan kendiliğinden ortadan kalkar.

Depresyonun yaygınlığı nedir?
Depresyon kimi zaman “ruhsal hastalıkların gribi” olarak adlandırılır. Bu ifadeyle kastedilen çok yaygın bir şekilde görüldüğüdür. Depresyonun yaşam boyu yaygınlık oranı yaklaşık %20’dir. Bu da insanların 5’te 1’nin hayatlarının bir döneminde depresyon tanısı aldığı anlamına gelmektedir. Genellikle 20’li yaşlarda ortaya çıkar ve kadınlarda daha yaygın olarak görülür. Bazı durumlarda başka psikolojik sorunların (Örn. yeme bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal kaygı bozukluğu vs.) bir sonucu olarak da ortaya çıkabilir.
Ne yazık ki depresyon çeşitli dönemlerde tekrarlama eğilimdedir. Daha açık bir ifadeyle depresyon tanısı alanların ilerleyen yıllarda tekrar aynı sorunu yaşama ihtimali yüksektir.

Depresyon için risk faktörleri
Çok yaygın bir sorun olmasına ve herkesin hayatının bir döneminde depresyon geçirebilme ihtimalinin olmasına rağmen, bazı insanlar depresyon açısından daha yüksek risk altındadır. Araştırmalarda depresyonun ortaya çıkma olasılığını arttıran çeşitli risk faktörleri tanımlanmıştır. Bu faktörler kişinin hayatında ne kadar çoksa, depresyona girme ihtimalini de o kadar yüksektir.

  • Genetik ve biyolojik faktörler: Tüm hastalıklarda olduğu gibi depresyonda da doğuştan getirilen çeşitli özellikler önemli bir rol oynar. Ebeveynlerinden birinde veya her ikisinde depresyon öyküsünün olması kişinin depresyon riskini arttırır.
  • Olumsuz yaşam olayları: Genellikle depresyon birden bire ortaya çıkmaz. İşsiz kalma, romantik bir ilişkinin bitmesi, sevdiği bir insanın vefatı, işte veya okulda ciddi bir başarısızlık gibi hemen herkeste olumsuz duygular yaratabilecek çeşitli yaşam olayları depresyonun tetikleyicisi olabilir.
  • Fiziksel hastalıklar: Fiziksel ve ruhsal sağlık birbiriyle yakından ilişkilidir ve herhangi bir alanda yaşanan sorunlar diğerini önemli ölçüde etkileyebilir. Günlük yaşamı sürdürmeyi zorlaştıran kronik hastalıklar (örn. bel fıtığı, obezite, diyabet vs.) veya hayati risk taşıyan çeşitli hastalıklar (örn. kalp hastalıkları, kanser vs.) depresyon riskini arttırabilir.
  • Çocukluk dönemi travmatik yaşantılar: Çocukluk dönemi insan kişiliği ve ruh sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu dönemde olumsuz yaşantılar kişinin ilerleyen yıllarda ruh sağlığında bozulmalara yol açabilir. Küçük yaşlarda fiziksel, cinsel, duygusal istismara maruz kalanların veya yeterli bakım alamayarak ihmal edilenlerin, yetişkinlik döneminde depresyona yakalanma riskleri daha fazladır.
  • Sosyoekonomik düzey: Eğitim düzeyi ve gelir durumu gibi faktörlerle tanımlanan sosyoekonomik düzeyin depresyonla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yani düşük eğitim seviyesi ve düşük gelir grubundaki insanların depresyon yaşama ihtimalleri daha fazladır.

Depresyonun tedavisi
Depresyon kişinin hayatının birçok alanında ciddi derecede bozulma yol açmasına rağmen, neyse ki depresyonun tedavisinde etkili olduğu gösterilmiş çeşitli uygulamalar geliştirilmiştir. Bunlar arasında ilaçlar, psikoterapiler, fiziksel aktivite, ışık tedavisini sayabiliriz.

İlaç tedavisi: Depresyonda en sık kullanılanın tedavi yöntemlerinden birisi ilaçlardır. Depresif belirtilerin azaltılmasında etkili olduğu kanıtlamış çeşitli ilaçlar bulunmaktadır. Oldukça ucuz olmasının yanında, bu ilaçların çok büyük bir kısmı bağımlılık yapmaz ve ciddi yan etkileri yoktur. Ortaya çıkan çeşitli yan etkiler genellikle tahammül edilebilir düzeydedir ve zamanla ortadan kalkar. Kimi hastalarda bazı ilaçlar etkisiz olabilir veya yan etkileri daha şiddetli olabilir. Böyle bir durumda doktorunuz ilacınızı değiştirebilir veya dozunu tekrar düzenleyebilir. Fakat her ilaç tedavisinde olduğu gibi, antidepresanların kullanımında da mutlaka bir uzman hekime başvurulmalı ve önerilen şekilde ve sürede ilaç kullanılmalıdır. İlaç tedavisi için bir psikiyatri uzmanına başvurabilirsiniz.

Psikoterapiler: Depresyonda etkili olduğu gösterilmiş bir diğer tedavi türü de psikoterapilerdir. Çok farklı terapi yaklaşımları ve yöntemleri olmakla birlikte, üzerinde en fazla araştırma yürütülen yaklaşım bilişsel davranışçı terapidir. Bu yaklaşımda; bireyin duygu, düşünce ve davranışları üzerinde çalışılarak depresyon belirtilerinin azaltılması amaçlanır. Yapılan araştırmalar bilişsel davranışçı terapinin en az ilaçlar kadar etkili olduğu ve uzun vadede tekrar hastalığın ortaya çıkma riskinin azalttığını göstermektedir. Bunun en temel sebebi psikoterapilerde danışanların depresyon hakkında bilgilendirilmeleri ve bu sorunla baş edebilmekte yardımcı olacak çeşitli teknik ve uygulamaları öğrenmeleridir. Böylelikle birçok insan yaşadıkları sorunlarla daha etkili bir şekilde başa çıkabilmekte ve bu da gelecekte depresyona yakalanma riskini azaltmaktadır. Ayrıca psikoterapiler, ilaç tedavisi alınmasına da engel değildir. Birçok durumda psikoterapi alan hastaların aynı zamanda ilaç da kullanması tedavi sonuçlarını olumlu yönde etkilemektedir.

Elektrokonvulsif Terapi: Şiddetli depresyon belirtileri gösteren, kendine zarar verme riski yüksek olan ve diğer tedavilerin (ilaç veya psikoterapi) etkisiz kaldığı durumda uygulanan bir tedavi şeklidir. Hasta genel anesteziyle uyutulduktan sonra beyne kısa süreli elektrik akımı verilmektedir. Birkaç hafta içerisinde 5-10 seanslık oturumlar halinde uygulanır. Yapılan kapsamlı araştırmalar depresif belirtilerin azaltılmasında etkili olduğunu göstermektedir. Fakat uygulama sonrasında bellekte bazı sorunlar, kas ağrısı ve halsizlik gibi yan etkiler ortaya çıkabilmektedir.

Parlak ışık terapisi (fototerapi): Özellikle mevsimsel depresyonlarda (kişinin depresyon belirtileri düzenli bir şekilde bazı mevsimlerde şiddetlenirken, başka mevsimlerde yatışır veya ortadan kalkar) uzun zamandır kullanılan bu yöntemde; hasta parmak bir ışığın önünde belirli bir süre oturmaktadır. Genellikle tedavi süresi 1 haftayla sınırlıyken, daha şiddetli vakalarda bu süre 2-3 haftayı bulabilir. Tedavi başladıktan birkaç gün sonra belirtilerde düzelme başlar. Yapılan çok sayıda araştırma mevsimsel depresyona ek olarak, mevsimsel olmayan depresyonlarda da olukça etkili bir yöntem olduğunu göstermektedir. Özellikle gebelik ve emzirme gibi ilaç kullanımının sınırlanabildiği durumlarda bir tedavi seçeneği olarak uygulanabilir.

Kaynaklar

Al-Karawi, D., & Jubair, L. (2016). Bright light therapy for nonseasonal depression: meta-analysis of clinical trials. Journal of affective disorders, 198, 64-71.

American Psychiatric Association. (2015). Depressive Disorders: DSM-5® Selections. American Psychiatric Publication.

Auerbach, R. P., Mortier, P., Bruffaerts, R., Alonso, J., Benjet, C., Cuijpers, P., … & Kessler, R. C. (2018). WHO world mental health surveys international college student project: prevalence and distribution of mental disorders. Journal of abnormal psychology, 127(7), 623.

Aykut, D. S., Arslan, F. C., Karagüzel, E. Ö., Selçuk, E., Uysal, S., & Tiryaki, A. (2017). Bir üniversite hastanesi psikiyatri kliniğindeki elektrokonvulsif tedavi uygulamalarına genel bakış. Klinik Psikiyatri, 20, 114-120.

A., & Kaess, M. (2016). Associations between depression and specific childhood experiences of abuse and neglect: A meta-analysis. Journal of affective disorders, 190, 47-55.

Bahji, A., Hawken, E. R., Sepehry, A. A., Cabrera, C. A., & Vazquez, G. (2019). ECT beyond unipolar major depression: systematic review and meta‐analysis of electroconvulsive therapy in bipolar depression. Acta Psychiatrica Scandinavica, 139(3), 214-226.

Cuijpers, P., Noma, H., Karyotaki, E., Vinkers, C. H., Cipriani, A., & Furukawa, T. A. (2020). A network meta‐analysis of the effects of psychotherapies, pharmacotherapies and their combination in the treatment of adult depression. World Psychiatry, 19(1), 92-107.

Domènech-Abella, J., Mundó, J., Leonardi, M., Chatterji, S., Tobiasz-Adamczyk, B., Koskinen, S., … & Haro, J. M. (2018). The association between socioeconomic status and depression among older adults in Finland, Poland and Spain: A comparative cross-sectional study of distinct measures and pathways. Journal of affective disorders, 241, 311-318.
Infurna, M. R., Reichl, C., Parzer, P., Schimmenti, A., Bifulco,

Kring, A. M., Johnson, S. L., Davison, G. ve Neale, J. (2017). Anormal Psikolojisi (çev ed. M. Şahin). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

Nelson, J., Klumparendt, A., Doebler, P., & Ehring, T. (2017). Childhood maltreatment and characteristics of adult depression: meta-analysis. The British Journal of Psychiatry, 210(2), 96-104.

Solmi, M., Radua, J., Olivola, M., Croce, E., Soardo, L., de Pablo, G. S., … & Fusar-Poli, P. (2021). Age at onset of mental disorders worldwide: large-scale meta-analysis of 192 epidemiological studies. Molecular psychiatry, 1-15.

Özdemir, P. G., Yilmaz, E., Selvi, Y., & Boysan, M. (2017). Psikiyatride Parlak Işık Tedavisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 9(2), 177-188.
Perera, S., Eisen, R., Bhatt, M., Bhatnagar, N., de Souza, R.,

Thabane, L., & Samaan, Z. (2016). Light therapy for non-seasonal depression: systematic review and meta-analysis. BJPsych open, 2(2), 116-126.

Tao, L., Jiang, R., Zhang, K., Qian, Z., Chen, P., Lv, Y., & Yao, Y. (2020). Light therapy in non-seasonal depression: An update meta-analysis. Psychiatry Research, 291, 113247.

Tuna, E. ve Öncül-Demir, Ö. (2020). DSM-5’e göre anormal psikoloji. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık

Vittengl, J. R., Clark, L. A., Dunn, T. W., & Jarrett, R. B. (2007). Reducing relapse and recurrence in unipolar depression: a comparative meta-analysis of cognitive-behavioral therapy’s effects. Journal of consulting and clinical psychology, 75(3), 475.

Wang, J. L., Schmitz, N., & Dewa, C. S. (2010). Socioeconomic status and the risk of major depression: the Canadian National Population Health Survey. Journal of Epidemiology & Community Health, 64(5), 447-452.
World Health Organization. Depression. https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/depression

Zhang, Z., Zhang, L., Zhang, G., Jin, J., & Zheng, Z. (2018). The effect of CBT and its modifications for relapse prevention in major depressive disorder: a systematic review and meta-analysis. BMC psychiatry, 18(1), 1-14.

Scroll to Top