PSİKOLOJİK SORUNLAR

Önceleri bir kaygı bozukluğu olarak sınıflandırılan fakat günümüzde ayrı bir başlık altında ele alınan obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) yaygın olarak görülen ve bireylerin hayatlarını sürdürmelerini oldukça güçleştiren bir psikolojik zorluktur. OKB’nin iki temel özelliği vardır: Obsesyonlar (takıntı) ve kompulsyonlar (zorlantı). Bunlar bireylerde genellikle bir arada görülmekle birlikte bazen tek başına da görülebilir. Yapılan çalışmalar OKB’nin yaşam boyu yaygınlığının yaklaşık %2-3 civarında olduğunu göstermektedir. Bu da dünyada milyonlarca insanın bu sorundan muzdarip olduğu anlamına gelmektedir.

 Beslenme tüm canlılar için olduğu gibi biz insanlar için de hayati öneme sahiptir. Hayatta kalabilmenin en temel koşulu vücudumuz için gerekli olarak besinleri tüketmektedir. Bu nedenle günümüzün önemli bir kısmını yemek yemeye ve bunların hazırlıklarına ayırırız. Sağlıklı bir yaşam için düzenli ve dengeli bir şekilde beslenmek oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra yemek, sadece hayatta kalmak için yaptığımız bir etkinlik olmanın çok ötesinde anlamlara da sahiptir. Örneği önemli bir haz kaynağıdır. Sevdiğimiz besinleri yer içerken zevk duyarız. Ayrıca yeme kültürümüz kimliğimizin önemli bir parçasıdır.

Depresyon, artık gündelik dile yerleşmiş ve neredeyse herkesin bir şekilde fikrinin olduğu konu haline gelmiştir. İnsanlar yaşadıkları çeşitli zorlukları tarif ederken sıklıkla “bu aralar depresyondayım”, “son zamanlarda depresif” hissediyorum gibi ifadeler kullanmaktadırlar. Her ne kadar depresyon olumsuz duygularla karakterize bir sorun olsa da “kötü hissetmek” ten çok daha fazlasıdır. Bu yazıda depresyonun ne olduğu, ne olmadığı, risk faktörleri ve tedavisi konusunda yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarını kısaca özetleyeceğiz

Sosyal kaygı bozukluğu ve diğer adıyla sosyal fobi, bireylerin başkaları tarafından değerlendirilme ihtimallerinin olduğu durumlarda yoğun kaygı ve utanç hissetmeleri ve bunun bir sonucu olarak da sosyal durumlardan kaçınmalarıyla karakterize bir ruhsal rahatsızlıktır. Aslında hemen herkes sosyal durumlarda özellikle de başkalarının önünde bir performans sergilemeyi gerektiren sosyal durumlarda belli bir miktar kaygı yaşayabilir. Fakat yaşadıkları kaygı onların geri çekilmelerine veya çok kötü bir performans sergilemelerine neden olmaz.

Uyku, biz insanlar ve diğer hayvanlar için en temel ihtiyaçlardan birisidir ve sağlıklı bir yetişkinin günde 7-8 saatini uykuda geçirmesi gerekir. Bu da 75 yıllık bir ömrün yaklaşık 20-25 yılını uyuyarak geçirmemiz gerektiği anlamına gelir. Böyle bakıldığında kimi zaman uyku, bir zaman kaybı olarak değerlendirilir ve düzenli olarak uyuyan insanlar tembel diye etiketlenebilir. Benzer şekilde geceleri uykusuz kalarak çalışan veya ihtiyacından az uyuyan insanlar ise takdir edilir.

“Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, 
felsefenin temel sorusuna yanıt vermektedir” Albert Camus, Sisifos Söyleni
 
İntihar; insanoğlunun en trajik ve anlaşılması güç davranışlarından birisidir. Biyolojik olarak hayatta kalmaya programlanmış ve en büyük korkularından birisi ölüm olan bir canlının kendi eliyle canına kıymasını anlamlandırmak oldukça zordur.  Sevilen bir kişinin ölümü başlı başına yıkıcı bir yaşantıyken, bir de bu ölüm kişinin kendi elinden olduğunda yarattığı etki çok daha fazla olmaktadır. 

Herkes günlük hayat içerisinde çeşitli zorluklar ve sorunlarla karşılaştır. Yaşanan bu güçlükler bireyin kendisini mutsuz, çaresiz, endişeli vb. hissetmesine yol açar. Birey bu noktada çeşitli kaynaklarını (örn. geçmiş deneyimler, sosyal destek vs.) kullanarak yaşadığı sorunlar ve onun etkileriyle baş etmeye çalışır. Bu çaba sıklıkla başarıyla sonuçlanır, zamanın da geçmesiyle birlikte yaşanan olumsuz duygular şiddetini kaybeder ve en sonunda birey eski düzenine yeniden döner. Fakat bazen olayın etkisi ve şiddetini o kadar büyük olur ki kişinin baş etme becerileri bu durum karşısında yetersiz kalır.

Scroll to Top